Geçen yazımda gelecek ve heyecanlardan bahsetmiştim. Ford Trucks ve Tırsan’ın IAA Ticari Araçlar Fuarı’nda ödüllere aday olduğunu ve sonuçlarını heyecanla beklediğimizi dile getirmiştim. İki markamız da bizleri şaşırtmadı ve ödüllerle ülkemize döndüler. Bu ödüllerin arkasında inanılmaz öyküler var. Hiçbir başarı öyle kolay yoldan elde edilmiyor.
IAA Fuarı’nda pek çok yenilik, değişim gözüme çarptı. Fuarda yıllara göre şov kısmının daha geri planda kaldığını söylemek gerekiyor. Avrupa’da ticari araç pazarı en güzel günlerini yaşıyor ve herkesin keyfi yerinde. Dolayısıyla fuarda satışa odaklandılar. Bu yüzden pazarlama faaliyetleri biraz daha geri planda kaldı.
Dijitalizasyon her stantta karşımıza çıktı. Gelecek çok uzakta değil ancak dijitalizasyon maliyetlerinin nasıl bölüşüleceği esas konu olarak ortada duruyor. Endüstrinin oyuncuları dijital dönüşüm maliyetlerini müşterilerine yansıtmamak istiyor. Bunun için dijital çözümleri üreten firmaları satın alma yoluna gidiyorlar. Böylece maliyetleri ve süreçleri kontrol altına alıyorlar. Hem gelişmekte olan bir alana yatırım yapıyorlar, hem de asıl işlerine odaklanarak yollarına devam edebiliyorlar.
Avrupa’daki bu eğilimi Türkiye’de ne yazık ki göremiyoruz. Ülkemizde dijital çözüm üreten insan kaynağımız olmasına karşın markalaşamıyoruz. Eğer otomotiv firmalarımız dijital çözümlerde dışa bağımlı kalırlarsa uluslararası alanda başarılı olma ihtimali zayıf.
Elektrikli araçlar, he ne kadar geç gelinecek denilse de ben aksi görüşteyim.
Fuara her geçen yıl katılımcı ve ziyaretçi sayısı artıyor. 100’ü aşkın firmamız kurlara, düşen pazara karşın yapılabilecek en güzel adımı attılar. Gecelik konaklamanın 200 Euro’dan başladığı bir şehirde 10 gün boyunca misafir ağırlamak, etkinlik yapmak dahi başarı sayılır. Firmalarımız evinde kalmak yerine kapı kapı dolaşmayı ve ihracat pazarlarını arttırmaya çalışıyor. 
Kamu otoritesinin otomotivdeki Ticari Araç olgusunu görmesi gerekiyor. Türkiye’nin ticari araçtaki potansiyeli, yeteri kadar anlaşılmış değil. 35 bin adetlerden 10 binlere düşmüş ağır vasıta pazarında dahi önlem alınmaması bunun en iyi kanıtı. Fuarda Türkiye’deki kamyon, treyler ve parçaları gördüğümde ne kadar seviniyorsam, bu potansiyelin yeteri kadar değerlendirilmediğini düşündüğümde o kadar çok üzülüyorum. 
Son tahlilde, bu fuardan aklımda kalan en büyük resim; Türkiye ile Avrupa arasındaki bağlılık. Günün sonunda her devlet kendi çıkarlarını düşünür ve gece evin yolunu tutar. Biz de öyleyiz. Avrupa ile evimizin yolu çoğu yerde kesişiyor. Birbirimize olan ihtiyaç üst seviyelere ulaşmış durumda. Bu bağı ne kadar güçlendirirsek, her iki tarafın da o kadar kazançlı çıkacağını düşünüyorum.
Daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle.

- - - -