200'den fazla yedek parça markasının ana distribütörlüğünü yapan MOTOR AŞİN, Rusya-Ukrayna arasında yaşanan savaş sonrasında ortaya çıkan süreçte, Rus şirketlerin Türkiye'ye yöneldiğine ve ihracatta yeni fırsatların ortaya çıktığına dikkat çekti. Rus hükümeti, 30 Mart’ta kabul ettiği yasa ile paralel ithalatı yasallaştırdı. Böylece ambargoyu aşacak ithalat kanalları ile otomotivdeki darboğazı düşürmeyi amaçlıyor. Sadece Nisan ayında ülkemizde 136 yeni Rus şirketin kurulduğu ve 30 Milyar Dolarlık Rus otomotiv endüstrisinde tedarikte ve satış sonrasında kullanılacak yedek parça stokunun hızla tükendiği belirtilirken, MOTOR AŞİN CEO'su Saim Aşçı, "Rusya şu anda ham maddeyi elinde bulundursa dahi nitelikli ve katma değer sağlayacak ürün üretme kabiliyetinin ülkemizde daha yüksek seviyede olduğunun bilincinde, 90'lardaki bavul ticareti gibi değil, güçlü temellere dayanan ikili ilişkiler inşa edildiği takdirde tedarik sanayinde Rusya fırsatı ihracatımızı 2,5-3 Milyar Euro'ya katlar." dedi.
Türkiye otomotiv ve ticari araç pazarında, yedek parça ve satış sonrası sektöründe 50 yıldan fazla bir süredir faaliyet gösteren MOTOR AŞİN, Rusya pazarında ortaya çıkan yeni fırsatlara ilişkin açıklamalar yaptı. Ülkedeki otomobil satışları yaşanan gerilim ve ambargolar nedeniyle yüzde yüze yakın düşüş gösterirken, birçok ham maddeyi elinde bulunduran Rusya'da, otomobil üretiminde ve satış sonrası hizmetlerde kullanılacak yedek parça stoku hızla tükeniyor. Diğer yandan sektör paydaşları, Rusya-Ukrayna savaşı neticesinde Türkiye’den ithalat talebinin artmasına bağlı olarak tedarik sanayinde yeni bir ihracat rekoru kırılabileceğini öngörüyor. Özellikle satış sonrası alanında Türkiye'den parça alımında yoğun bir talep bekleniyor.
"Krizi fırsata çevirirsek Rusya'ya olan ihracatımız 3 kat artar"
Yaklaşık 25 Milyar Dolarlık Rusya otomotiv endüstrisinin küresel arenada ham maddeye olan hâkimiyetine karşın nitelikli üretimde modern otomotiv trendlerini yakalayamadığının altını çizen MOTOR AŞİN CEO'su Saim Aşçı, "Hem Rusya hem de Ukrayna ile toplamda 1 Milyar Dolar seviyesinde bir otomotiv ihracatımız var. Geçtiğimiz aylarda İstanbul'da gerçekleştirilen Automechanica Fuarı'nda da gördük ki adeta bir Rus akını yaşandı, sadece Nisan ayında ülkemizde 136 yeni Rus şirketi kuruluş yaptı. Şu an ham maddeyi ellerinde bulundurma refleksiyle otomotiv endüstrisini ayağa kaldırmaya çalışan Rusya, nitelikli ve katma değer sağlayacak ürün üretme kabiliyetinin ülkemizde daha yüksek seviyede olduğunun bilincinde. Eğer bu krizi sektör olarak fırsata çevirirsek, Rusya'ya olan ihracatımız 3 kat artar." açıklamasını yaptı.
"Çin Türkiye'nin coğrafi konum ve fiyat avantajını yakalayamaz"
"Artan enerji fiyatları ve lojistik maliyetlere rağmen ülkemizin lokomotif sektörü olarak ifade edilen otomotivdeki kapasitemiz ve yetkinliğimiz; bizi öne taşıyan önemli özelliklerimiz. Tek dezavantajımız ham madde ve enerjide dışa bağımlı olmamız; bunun haricinde üretimdeki yetenek ve kabiliyetlerimiz Rusya’nın taleplerini karşılayabilecek boyutta." ifadelerine yer veren Aşçı, "Üreticilerimiz katma değerli ihracat yapmak için mallarının değerini iyi değerlendirip buna göre sunmalı. Rusya tedarik zincirindeki kırılmalar ve ambargolar sonucu Çin’den tedarik yapsa da Türkiye’nin sağladığı coğrafya ve fiyat avantajını yakalayamaz. Üreticilerimiz bu fırsatı; karlı, katma değerli ürünler sunarak iyi değerlendirmeli. Bu krizi fırsata çevirirsek, sürdürülebilir ve uzun vadeli bir ihracat girdisi sağlayabiliriz. Ancak 90’ların "Bavul ticareti" gibi değil de; daha sağlam temellere dayanan, güçlü ilişkilerin inşa edilmesi iki ülkeye de değer katar. Tedarik sanayinde Rusya fırsatı ihracatımızı 2.5-3 Milyar Euro'ya katlar." yorumunu yaptı.
Fırsatın doğru değerlendirilmesi gerektiğine de dikkat çeken Aşçı, “Rusya gibi büyük bir pazarın otomotiv özelinde dönen çarkları durdurma şansı yok. Her halükarda süreci devam ettirecek çözümler üretecektir. Bu anlamda hem kapasite hem lojistik avantajı ile en uygun yer Türkiye'dir. Özellikle ürünün daha değerli olduğu bir döneme girdiğimiz de düşünülürse daha kabul edilebilir kar marjlarıyla bu talepler karşılanabilir. Günün sonunda bu büyük pazarın dönen çarklarını en hızlı şekilde devam ettirmesi rekabet edilebilir fiyat yaklaşımından daha öncelikli olacaktır. Yani burada yapılması gereken son gelişmeleri fırsat bilip, farklılaşma stratejisini fiyat düşürerek değil; hizmet, çeşitlilik ve bulunabilirlik ile sağlayabilmektir.” şeklinde yorumladı.